4 Ocak 2009 Pazar

iki tavşan -( minima moralia ,sayfa 208 )

Bir şarkı,kendimi bildim bileli mutluluk verdi bana:'Dağ ile derin,derin vadi arasında' diye başlıyor ve çayırda serilmiş yatarken bir avcı tarafından vurulan ve hala canlı olduklarını anlayınca da hemen oradan tökezleyerek kaçmaya çalışan iki tavşanın öyküsünü anlatıyordu.Ama kıssadan hisseleri ancak çok sonraları çıkarabildim. Sağduyu ancak umutsuzlukta ve uç durumlarda sürdürebilir varlığını; nesnel çılgınlığa kurban gitmemek için saçmalık gerekir.Örnek alınmalı o iki tavşan. Ateş edildiği anda kendini yere at,korkudan sersemlemiş bir halde bekle ve aklını başına toparlar toplamaz da halin kaldıysa bütün gücünle tabanları yağla.Korku kapasitesiyle mutluluk kapasitesi birdir:Deneyime sınırsızca açık olmak ,sırtı yere gelenin kendini yeniden keşfettiği o kendini bırakma yaşantısına denk düşer.Varolan karşısında duyulan ölçüsüz bir kederle ölçülmeseydi mutluluğa mutluluk denebilir miydi? Çünkü ağır hastadır dünya.Ona temkinli bir tavırla kendini uyarlayan,sırf böyle yapmakla onun çılgınlığına da katılmış olur;oysa egzantrik kişi direniyor ve dünyaya ''yeter kes artık! '' diyebiliyordur.Felaketin yanılsamalı niteliği üzerinde ,'umutsuzluğun gerçek dışılığı'' üzerinde durup düşünebilen ve sadece kendisinin hala canlı olduğu değil,dünyada hala yaşam olduğunu fark edebilen de sadece odur.Donup kalmış tavşanların kurnazlığı,kendileriyle birlikte avcıyı bile kurtarır: Kaçarken onun suçluluğunu da aşırmışlardır.